25 Mayıs 2016 Çarşamba

KİTAP YORUMU: EGE GÜNEŞİ - NAZMİYE SÜMER


Kitap Adı: EGE GÜNEŞİ
Yazar: Nazmiye SÜMER
Tür: Aşk
Yayıncı: Mendirek Yayınları
Sayfa: 493


   Dal olup bölüşelim, saz olup söyleşelim! 
  "Kemençenin efsanesini bilir misin?"
  Her ikisi için de bu soru, sonun başlangıcıydı. Onlar, kaderin bir oyununa geleceğini, bir efsanenin yeniden hayat bulacağını bilmeden planlamadıkları geleceklerine adım atıyorlardı. Her ikisi de karşılaştıkları ilk andan itibaren kaderin önüne geçemeyeceklerdi. Genç adamın geçmek gibi bir arzusu yoktu, gördüğü ilk an kararını vermişti.
  Ama genç kız…   Yaşadığı çalkantılardan sıyrılıp çizgisini bulabilecek gibi değildi. Yiğit, Güneş'i ikna edebilecek miydi? Aşkının gerçekliğine, kendisinin diğer erkekler gibi olmadığına inandırabilecek miydi?
  Karadeniz'in yeşiliyle Ege'nin mavisi bir araya gelecek miydi? Bir efsane yeniden hayat bulacak mıydı?


   Türk yazarları bazı konularda çok eleştiriyorlar. .Yer yer bu eleştirilere bende katılıyorum fakat en büyük eleştiriyi ben yapmayı düşünüyorum şu anda. Ciddi anlamda isyan bayrağını çektim! Gerçi bu eleştirim tüm yazarlara! Hepsine! Ya arkadaş şu erkek karakterleri bu kadar ilgili, düşünceli, sevgi dolu yapmayın! Gerçek dünyaya dönünce sudan çıkmış balığa dönüyoruz! :D Bir de ben evliyim düşünün halimi! :D (Çok şükür ki eşim su katılmamış öküzlerden değil!) Genç kızlarımıza yazık. Evde kalacaklar bu gidişle. :D Bu kitapları beyler okursa işler karışır benden söylemesi! :D Neyse ben yine coştum galiba. :D


  Nazmiye Hanımın okuduğum ikinci kitabı Ege Güneşi. İlk kitabına göre çok daha güzel olmuş. Yazdıkça insanın yazısı güzelleşiyor derlerdi bunun kanıtı niteliğinde. Kitaptaki her karakteri ayrı ayrı sevdim. Hepsi bambaşka renk katmıştı. Hele o Mustafa! :D 

  Hikayemiz, Güneş'in babasının yaşadığını öğrenmesiyle başlar. Fakat  bu durum mutluluk yerine acı vermiştir. Olaylar düşündüğümüz gibi değil tabi ki. Ünlü bir oyuncuyla nişanlıdır ve kısa süre içinde düğünü olacaktır. Fakat öğrendiği haber üzerine nişanlısını terk eder. İzmir'e babasını bulmaya gider ve gittiği yerde hayatı bambaşka yön bulacaktır haberi yok. 

  Bunca olaydan habersiz olan Yiğit ise hiçbir zaman hayatını aşkını bulamayacağını düşünür. Kız kardeşinin düğününün olacağı gün gördüğü rüya onu ciddi anlamda etkiler. Hayatının aşkını rüyasında görmüştür. Gerçek hayatta gerçek aşkını bulamayacağını düşünür ve bu düşünce içini acıtır. Yiğit'te hayatının ona getireceklerinden habersizdir. 

  Benim yorumuma gelecek olursak, genel olarak kitabı beğendim. Oldukça akıcı ilerledi. Hatta meraktan gece uykumu feda ettiğimi söyleliyim. Bol bol alıntı yaptım. Çok güzel sözler vardı. Bunları sizinle paylaşacağım tabi ki. 

  Ülkemin her yerini ayrı ayrı çok seviyorum ama Karadeniz benim için biraz özel. Yeşilliği, müziği, şivesi her zaman çeker beni bu neden ayrıca sevdim kitabı. Bilmediğim geleneklerini öğrendim ve bazılarını çok sevdim. Karadeniz insanı eğlenmeyi bilir bunu bir daha kanıtlamış kitap. 

  Karakterlere gelecek olursam,Güneş'in başta Tarık'ı terk etmesine üzüldüm ve biraz kızdım. Fakat Yiğit'i tanıdıkça ve Tarık'ın gerçek yüzünü gördükçe herkes gibi bende iyi ki bırakmış dedim. Zaten sevmediğim karakter sadece Tarık ve annesi oldu. Birazcıkta Güneş'in büyükbabası. 

  Kitabın son sayfaları ise oldukça merak uyandırıcıydı hele de son bölüm. Öyle bir yerde bitti ki ikinci kitabı çok merak  ettim. En kısa sürede okuyup yorumlarımı iletirim size de. =) Kitap tavsiyemdir. Sırada alıntılar ve puanım var. =) 


                                                             KİTAP ALINTILARI

- "Hayatımın pamuk şekeri gibi mükemmel olduğunu düşünürdüm. Oysa şimdi pamuk şekerinin altındaki çubuk gibi gerçek karşısında sap gibi kalakalmıştım."
- "Yalnızlık, diş ağrısına benziyordu, daha çok gece başlıyordu. Yalnızlık, ne mavi derinlikleri olan denizlerde ne de sıcak çöllerde olmaktı. Yalnızlık, bu şehirde ona ulaşamamaktı"

- "Bu imkansız, diye düşünüyordum. İç sesimi duyamazdı. Gülümsediğinde gamzesi yeniden belirginleşip yakışıklılığı daha da can yakıcı olmuştu. Kalbim yakışlılığı karşısında tekrar hopladı."

- "Mavi gözler, diye tekrar düşündüm.Bana bu gözler pek çok güzel varlığı hatırlatıyordu, soyut ve somut... Ege kıyılarının dingin mavisini, nazar boncuğunun yürek yakan mavisini, güneşin ardından bulutsuz kalan gökyüzünü..."

- "Sorunlarımla başını ağırtmak istemem," diye geçiştirmek istedim.
    Bu kez de, " Yeri geldiğinde gitmesini bileceksin arkana bile bakmadan. Ve kimi zamanda anlatmalısın içindekini çok geç olmadan," dedi en yumuşak, ikna edici ses tonuyla.

 - "Senden  önce çok önemli olduğuna inandığım işlerimin şuan zerre kadar değeri yok gözümde"

"Benim deli olduğumu düşünüyorsundur. Haklısın, delirdim.Bütün suç senin! Aklımı aldın! Mantıklı düşünme yetimi yitirdim. Emin ol, daha önce böyle değildim, seni görüp tanıdıktan sonra mantıklı davranış sergileyemiyorum. Aklımda sürekli sen varsın, gecemde, gündüzümde, uykumda uyanıkken, sabahım da akşamımda, ruhumda bedenim de, gözlerimde dudaklarımda, hep sen hep senin ismin var. Gözümü kapatsam seni görüyorum, bir çiçeği koklasam seni kokluyorum gibi oluyorum. Bunun önüne geçemiyorum. Artık benim öncem de sonram da sen oldun."

- "Israrla söylüyorum ki kimseyi etkilemeye çalışmıyorum."
  "Biliyorum. İşte bu yüzden bana olduğu gibi herkese de çekici geliyorsun. İtiraf etmeliyim ki bu durum hiç hoşuma gitmiyor. Kimsenin seni benim gördüğüm gözle görmesine tahammül edemiyorum. Sen sadece bana aitsin, sadece benimsin!"


PUANIM: 4,5/5

















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Lütfen yorumlarımızı Türkçe karakterler kullanarak yapalım.